HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu partisinin genel merkezinde ağırladı. Görüşmenin ardından Yapıcıoğlu ve Karamollaoğlu, ortak basın düzenledi.
Basın toplantısında konuşan Zekeriya Yapıcıoğlu şunları söyledi;
Faiz bir sebeptir. Ciddi bir etkendir. Fakat Merkez Bankasının politika faizini düşürmesinden sonra şunu da gördük ki kredi faizlerinde bir yükselme oldu. Eğer kredi faizleri yükselirse, politika faizinin ne kadar düştüğünün çok fazla önemi yok. Neticede kredi faizleri yükselirse bunlar doğrudan doğruya yatırım maliyetlerine yansıyor ve dolayısıyla sayın cumhurbaşkanının bahsettiği olumlu manadaki etkiler, yani politika faizinin düşmesinin olumlu manadaki etkilerini göremiyoruz. Hatta belki de kredi faizleri yükseldiği için tam tersi sonuçlar doğuruyor. Şu anda evet enflasyon ciddi bir sorun. En son açıklanan aylık enflasyon rakamı yüzde 61’in üzerine çıktı. Çok uzun bir süredir bu kadar yüksek bir rakam görülmemişti. Ama daha da vahimi üretici enflasyonunun yıllık yüzde 115’e dayanmasıdır. Tüketici enflasyonuyla üretici enflasyonu arasındaki bu makasın açıklığı bize şunu gösteriyor: Şu anda üretim maliyetleri hiç artmasa veya bundan sonra fiyatlar sabit kalsa bile bu aradaki fark bir süre daha tüketici fiyatlarına yansıyacak.
Özellikle gıda enflasyonu vatandaşı ciddi şekilde mağdur etmiş durumdadır. Memleketi geziyoruz. Sayın genel başkanla görüşmemizde de bu konu gündeme geldi. memleketin farklı bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerimizde vatandaşlarımızla temas ettiğimizde büyük bir çoğunluğun gündemi ekonomi ve hayat pahalılığıdır. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı en son 4927 lira olarak açıklandı. Yılbaşında asgari ücrete yüzde ellilik bir zam yapıldı. Günün şartlarında çok fena bir şey değildi. Ancak henüz bu maaş, asgari ücretlinin cebine girmeden enflasyon oranları onu eritti. Mutlak surette bu fiyat artışlarının önüne geçilmelidir. Küresel piyasalardaki bazı etkiler de işin içinde var ancak Türkiye’deki fiyat artışını sadece bununla izah etmek mümkün değildir. Evet, Avrupa’da da Amerika’da da enflasyon var ama aradaki fark çok fazladır.
Biz hükümete şu çağrıyı yaptık. Buradan bir kez daha yapmış olalım: Eğer fiyatları aşağıya çekemiyorsanız, ücretleri yukarıya çekmek zorundasınız. Bir şekilde vatandaş, kendi kazancıyla kendi hayatını devam ettirebilmek için ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri alabilmelidir. Konuyla bağlantılı olarak, üzerinden bir yıl geçmeden asgari ücrete yeniden bir düzenleme yapılıp yapılamayacağı konusunda bir tartışma var. Bize göre asgari ücret, açlık sınırının altındandır ve sadece bir kişinin geçimine bile yetmeyen asgari ücretle 4-5 kişilik bir ailenin geçinmesi mümkün değildir. Hatta bize göre Haziran ayını da beklemeksizin asgari ücretle ilgili mutlaka yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
Sadece asgari ücret değil, asgari ücretin çok altında maaş alan emeklilerimiz var ki bunların önemli bir kısmı yaş itibariyle yeni bir iş yapabilecek durumda da değildirler. Onların maaşlarını da insanca yaşamalarına yetecek düzeye çekmek gerekir. Mutlaka bunun bir yolu bulunmalıdır.
Gıda fiyatlarıyla ilgili bir de şunu söylemek gerekir: temas kurduğumuz çiftçiler, tarımsal girdilerin fiyatlarından çok şikayet ediyorlar. Haklı bir şekilde mazot fiyatlarıyla ilgili olarak biz hükümete şu çağrıda bulunduk. Çiftçiye verdiğiniz mazottan ötv almaktan vaz geçin. Bu, tarımsal girdileri bir nebze aşağıya düşürür. Diğer konularda da çiftçiye ve hayvancılıkla uğraşanlara destek çıkılması gerekir.
İTTİFAK
Üçüncü ittifak mı, üçlü ittifak mı? Eğer üçüncü ittifaksa daha önce de bize soruldu. Şu anda iki tane ittifak var. Üçüncü bir ittifak olur mu? Mümkündür. Özellikle seçim kanununda yapılan değişiklikten sonra belki yeni bazı tablolarla da karşılaşabiliriz. Mevcut sistem, siyasi partileri bir ittifaka zorluyor. İki türlü zorluyor: birincisi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dolayısıyla herhangi bir partinin veya ittifakın kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirebilmek için geçerli oyların yarısından fazlasını alması gerekiyor. Bu nedenle en yüksek oranda oy alabileceğini düşünen partiler bile ittifak arayışındadır. İttifaklara yeni bazı katılımları sağlamak için bir çaba içerisinde olabilirler. Öte yandan bir baraj sorunu var. Yeni seçim kanunu yüzde 10’luk seçim barajını yüzde 7’ye düşürdü ama hala çok yüksek bir barajdır ve bize göre cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde olmaması gereken bir şeydir. Çünkü temsilde adaletin önünde ciddi bir engeldir. Bu nedenle de barajı aşabilir miyim endişesi olan partilerin baraj dolayısıyla bir ittifak arayışı içerisinde olması mümkündür. Mevcut iki ittifakın içerisinde yer almayı düşünmeyen partiler bundan dolayı bir araya gelip üçüncü bir ittifak oluşturabilirler. Bu mümkündür. Bunu zaman gösterecek. Bakalım, şu anda seçim zamanında mı yapılacak yoksa daha önce çekilmiş bir seçim olacak mı? Belki o tarih açıklandıktan sonra bu tablo biraz daha netleşir. Ama dediğim gibi bu da mümkündür.
HÜDA PAR açısından şu an için herhangi bir ittifakta yer alma konusunda almış olduğumuz bir karar yoktur. Parti içinde istişarelerimizi devam ettiriyoruz. Bu istişarelere göre bir sonuca varacağız. İnşallah sonuç belli olduktan sonra zamanı geldiğinde bunu kamuoyuyla paylaşırız.
İŞKENCE
İşkenceyle ilgili iddialar maalesef artmaya başladı. Sadece karakolda veya gözaltında değil, henüz gözaltına alınırken bazı vatandaşların işkenceye uğradığı yönünde ciddi iddialar var. Emniyetteki sorgu esnasında işkence olduğuna dair ciddi iddialar var. Hatta cezaevinde hükümlü olarak bulunan kişilere de cezaevinde bazı yerlerde özellikle sistematik işkence yapıldığı yönünde vahim iddialar var. Bunlar doğru mu değil mi, konuyla ilgili adli ve idari soruşturmalar sonucunda net bir şekilde öğreniriz. Ancak bunun gündeme getirilmiş olması bile yeterince vahimdir. Neticede ölümle sonuçlanan bazı olaylar olduğu iddia ediliyor. Bu iddiaların üzerine ciddiyetle gitmek gerekir. 2002 yılında AK Parti ilk hükümet olduğunda söylediği şeylerden bir tanesi şuydu: İşkenceye sıfır tolerans. Şu anda hükümet aynı noktada durduğunun en azından irade beyanını çok güçlü bir şekilde ortaya koymalı ki bu konuda ortamın müsait olduğunu düşünerek bazılarına işkence yapmayı kendine bir hak olarak yeniden görmeye başlayanlara varsa kendilerine çeki düzen versinler. Buna rağmen yapanlar varsa bunların üzerine ciddiyetle gidilmelidir. Hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. İşkence yapanlar mutlaka en sert şekilde cezalandırılmalıdır.
Kaynak: Doğruhaber
Basın toplantısında konuşan Zekeriya Yapıcıoğlu şunları söyledi;
Faiz bir sebeptir. Ciddi bir etkendir. Fakat Merkez Bankasının politika faizini düşürmesinden sonra şunu da gördük ki kredi faizlerinde bir yükselme oldu. Eğer kredi faizleri yükselirse, politika faizinin ne kadar düştüğünün çok fazla önemi yok. Neticede kredi faizleri yükselirse bunlar doğrudan doğruya yatırım maliyetlerine yansıyor ve dolayısıyla sayın cumhurbaşkanının bahsettiği olumlu manadaki etkiler, yani politika faizinin düşmesinin olumlu manadaki etkilerini göremiyoruz. Hatta belki de kredi faizleri yükseldiği için tam tersi sonuçlar doğuruyor. Şu anda evet enflasyon ciddi bir sorun. En son açıklanan aylık enflasyon rakamı yüzde 61’in üzerine çıktı. Çok uzun bir süredir bu kadar yüksek bir rakam görülmemişti. Ama daha da vahimi üretici enflasyonunun yıllık yüzde 115’e dayanmasıdır. Tüketici enflasyonuyla üretici enflasyonu arasındaki bu makasın açıklığı bize şunu gösteriyor: Şu anda üretim maliyetleri hiç artmasa veya bundan sonra fiyatlar sabit kalsa bile bu aradaki fark bir süre daha tüketici fiyatlarına yansıyacak.
Özellikle gıda enflasyonu vatandaşı ciddi şekilde mağdur etmiş durumdadır. Memleketi geziyoruz. Sayın genel başkanla görüşmemizde de bu konu gündeme geldi. memleketin farklı bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerimizde vatandaşlarımızla temas ettiğimizde büyük bir çoğunluğun gündemi ekonomi ve hayat pahalılığıdır. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı en son 4927 lira olarak açıklandı. Yılbaşında asgari ücrete yüzde ellilik bir zam yapıldı. Günün şartlarında çok fena bir şey değildi. Ancak henüz bu maaş, asgari ücretlinin cebine girmeden enflasyon oranları onu eritti. Mutlak surette bu fiyat artışlarının önüne geçilmelidir. Küresel piyasalardaki bazı etkiler de işin içinde var ancak Türkiye’deki fiyat artışını sadece bununla izah etmek mümkün değildir. Evet, Avrupa’da da Amerika’da da enflasyon var ama aradaki fark çok fazladır.
Biz hükümete şu çağrıyı yaptık. Buradan bir kez daha yapmış olalım: Eğer fiyatları aşağıya çekemiyorsanız, ücretleri yukarıya çekmek zorundasınız. Bir şekilde vatandaş, kendi kazancıyla kendi hayatını devam ettirebilmek için ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri alabilmelidir. Konuyla bağlantılı olarak, üzerinden bir yıl geçmeden asgari ücrete yeniden bir düzenleme yapılıp yapılamayacağı konusunda bir tartışma var. Bize göre asgari ücret, açlık sınırının altındandır ve sadece bir kişinin geçimine bile yetmeyen asgari ücretle 4-5 kişilik bir ailenin geçinmesi mümkün değildir. Hatta bize göre Haziran ayını da beklemeksizin asgari ücretle ilgili mutlaka yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
Sadece asgari ücret değil, asgari ücretin çok altında maaş alan emeklilerimiz var ki bunların önemli bir kısmı yaş itibariyle yeni bir iş yapabilecek durumda da değildirler. Onların maaşlarını da insanca yaşamalarına yetecek düzeye çekmek gerekir. Mutlaka bunun bir yolu bulunmalıdır.
Gıda fiyatlarıyla ilgili bir de şunu söylemek gerekir: temas kurduğumuz çiftçiler, tarımsal girdilerin fiyatlarından çok şikayet ediyorlar. Haklı bir şekilde mazot fiyatlarıyla ilgili olarak biz hükümete şu çağrıda bulunduk. Çiftçiye verdiğiniz mazottan ötv almaktan vaz geçin. Bu, tarımsal girdileri bir nebze aşağıya düşürür. Diğer konularda da çiftçiye ve hayvancılıkla uğraşanlara destek çıkılması gerekir.
İTTİFAK
Üçüncü ittifak mı, üçlü ittifak mı? Eğer üçüncü ittifaksa daha önce de bize soruldu. Şu anda iki tane ittifak var. Üçüncü bir ittifak olur mu? Mümkündür. Özellikle seçim kanununda yapılan değişiklikten sonra belki yeni bazı tablolarla da karşılaşabiliriz. Mevcut sistem, siyasi partileri bir ittifaka zorluyor. İki türlü zorluyor: birincisi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dolayısıyla herhangi bir partinin veya ittifakın kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirebilmek için geçerli oyların yarısından fazlasını alması gerekiyor. Bu nedenle en yüksek oranda oy alabileceğini düşünen partiler bile ittifak arayışındadır. İttifaklara yeni bazı katılımları sağlamak için bir çaba içerisinde olabilirler. Öte yandan bir baraj sorunu var. Yeni seçim kanunu yüzde 10’luk seçim barajını yüzde 7’ye düşürdü ama hala çok yüksek bir barajdır ve bize göre cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde olmaması gereken bir şeydir. Çünkü temsilde adaletin önünde ciddi bir engeldir. Bu nedenle de barajı aşabilir miyim endişesi olan partilerin baraj dolayısıyla bir ittifak arayışı içerisinde olması mümkündür. Mevcut iki ittifakın içerisinde yer almayı düşünmeyen partiler bundan dolayı bir araya gelip üçüncü bir ittifak oluşturabilirler. Bu mümkündür. Bunu zaman gösterecek. Bakalım, şu anda seçim zamanında mı yapılacak yoksa daha önce çekilmiş bir seçim olacak mı? Belki o tarih açıklandıktan sonra bu tablo biraz daha netleşir. Ama dediğim gibi bu da mümkündür.
HÜDA PAR açısından şu an için herhangi bir ittifakta yer alma konusunda almış olduğumuz bir karar yoktur. Parti içinde istişarelerimizi devam ettiriyoruz. Bu istişarelere göre bir sonuca varacağız. İnşallah sonuç belli olduktan sonra zamanı geldiğinde bunu kamuoyuyla paylaşırız.
İŞKENCE
İşkenceyle ilgili iddialar maalesef artmaya başladı. Sadece karakolda veya gözaltında değil, henüz gözaltına alınırken bazı vatandaşların işkenceye uğradığı yönünde ciddi iddialar var. Emniyetteki sorgu esnasında işkence olduğuna dair ciddi iddialar var. Hatta cezaevinde hükümlü olarak bulunan kişilere de cezaevinde bazı yerlerde özellikle sistematik işkence yapıldığı yönünde vahim iddialar var. Bunlar doğru mu değil mi, konuyla ilgili adli ve idari soruşturmalar sonucunda net bir şekilde öğreniriz. Ancak bunun gündeme getirilmiş olması bile yeterince vahimdir. Neticede ölümle sonuçlanan bazı olaylar olduğu iddia ediliyor. Bu iddiaların üzerine ciddiyetle gitmek gerekir. 2002 yılında AK Parti ilk hükümet olduğunda söylediği şeylerden bir tanesi şuydu: İşkenceye sıfır tolerans. Şu anda hükümet aynı noktada durduğunun en azından irade beyanını çok güçlü bir şekilde ortaya koymalı ki bu konuda ortamın müsait olduğunu düşünerek bazılarına işkence yapmayı kendine bir hak olarak yeniden görmeye başlayanlara varsa kendilerine çeki düzen versinler. Buna rağmen yapanlar varsa bunların üzerine ciddiyetle gidilmelidir. Hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. İşkence yapanlar mutlaka en sert şekilde cezalandırılmalıdır.
Kaynak: Doğruhaber